İstanbul’un kültürel mirasının bir parçası ve Osmanlı döneminden günümüze uzanan köklü geçmişiyle, geleneksel boza kültürünü koruyarak günümüze gelmesini sağlayan içerisinde Atatürk’ün de ziyaret ettiği ve boza içtiği bardağın hala orada olduğu misafirperver mekan, Vefa Bozacısı.
Boza Kültürü
Soğuk bir kış gecesi, saçaklardan damlayan yağmur suyu ve puslu sokak lambalarının titrek ışığında belli belirsiz aydınlanan arnavut kaldırımlı dar sokaklar, havada bacadan tüten duman kokusu, evde yanan sobada mandalina kabukları, biraz da kısmetliyseniz yanında kabukları çıtır çıtır patlamış kestaneler… Sobanın sıcaklığı ve dışarıdaki yağmurun camdaki su damlacıklarıyla buluşması, ve birden sokaktaki sessizliği bölen bir nida ‘’Booooozaaaaaaa!’’
Bu duygular çok tanıdık geldi ve sizi eskilere götürdüyse ya 90’larda çocuktunuz ya da 90’lara özlem duyan , ‘’Ah nerede o eski günler’’ diye hayıflanan o altın çağlarda yaşamış en şanslı kesimdensiniz.
Şimdi sizi, kış gecelerinin o unutulmaz içeceği bozanın geldiği yere götürelim mi?
Neredeyse 150 Yıllık Bir Tarih
Kışın sembolik içeceklerinden olan boza, buğday, arpa, mısır, pirinç, bulgur ve darı gibi tahıllardan şeker ve su kullanılarak yapılan fermente bir içecek türü. Farklı hazırlık aşamalarından geçen bozanın emek isteyen bir süreci var. Yüzyıllardır tadı değişmeden içtiğimiz bozanın şu anki kıvamını elbette Arnavut Hacı Sadık Bey’e borçluyuz. 1876 yılında, İstanbul’un nadide semtlerinden Fatih Vefa’da açılmış küçük bir dükkandı Vefa Bozacısı.
Soğuk kış gecelerinin en aranan içeceklerinden bozanın, ismiyle özdeşleşmiş mekanı Vefa Bozacısı’nın kapıları sadece küçük bir tezgaha açılmayıp aynı zamanda eski zamanlara yolculuk yapmak isteyenlere de aralanıp onları bambaşka bir zaman dilimine götürüyor. Kim bilir kimler kimler geçti bu kapıdan diye düşündüren girişteki aşınmış mermer basamak bunun en iyi ispatı.
Müze Tadında
1876’da açılan bu tarihi yer, içeri girenleri aynı zamanda tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Yüzbinlerce insanın geçtiği kapısı mermer basamaklı bu mekanın henüz yenilenmek gibi bir gayesi yok, şu anki mekan sahibi Mehmet Sadık Vefa abimizin düşünceleri bunlar. Ancak belki bir gün gelecek bu dükkan, içinde Fransa’dan gelen biri büyük biri küçük, standardı olmayan bardakların, yaşlı ve sakallı insanların içtiği ibrikli bardakların ve Atatürk’ün de boza içtiği bardağın da olduğu bir müze olacak. Hala hizmet vermeye devam ediyorken bu müze tadındaki mekanda boza içmeyeniniz yoktur diyerek yolu bir türlü düşmeyenleri en kısa zamanda bu lezzeti yerinde tatmaya davet ediyoruz.
Bozanın Faydaları
Bozanın çeşitli faydaları olduğu bilinmekle birlikte fermente bir içecek olduğu için faydaları farklı vücut yapısı ve sağlık durumlarına göre kişiden kişiye farklılıklar gösterebilmektedir. Genel olarak sağlığa faydalarına bakıldığında, probiyotik içeriği sayesinde sindirim sistemindeki yararlı bakteri dengesini destekler, bağırsak sağlığını düzenleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir, özellikle B12 vitamini yönünden zengindir, içeriğindeki kalsiyum, fosfor ve demir gibi mineraller kemik sağlığı, enerji üretimi ve kan sağlığı için önemlidir, kas fonksiyonları ve sinir sistemi sağlığı için magnezyum kaynağıdır, antimikrobiyal özelliği sayesinde mikroorganizmaların çoğalmasını engeller ve bu da içeceğe doğal bir koruyucu olma özelliği verir. Ancak, her şeyde olduğu gibi şeker içeriği ve kalori miktarı göz önünde bulundurularak bozanın da aşırı tüketiminde dikkatli olmak gerekir.
‘’Bozacının Şahidi Şıracıdır’’
Sıkça duymuş olabileceğiniz üzere, benzer özelliklere sahip olan kişilerin birbirlerine destek olacaklarını, bu nedenle onların sözlerine itimat edilemeyeceğini, sözlerinin fazla önemsenmemesi gerektiğini ifade eden ‘bozacının şahidi şıracı’ sözü, gündelik hayatta sıkça kullanılan bir deyimdir. Peki nereden geliyor bu deyim haydi beraber bakalım. Eski zamanlarda, özellikle Osmanlı döneminde revaçta olan boza, içeriğinde darı irmiği, su ve şeker bulunan bir içecektir. Yine aynı şekilde buğday, arpa, çavdar ve yulaftan da üretildiği olmuştur. Biranın atası olarak da kabul edilen boza, ayrıca içeriğinde alkol de bulundururdu. Bu yüzden IV. Murat zamanında yasaklanmıştı. Şıra ise üzüm ya da elma suyundan yapılan bir içecektir. Dezenformasyona uğrayarak alkol edilir. Alkol oranı ise yüzde 5 ile 10 arasındadır.
Bozacı ve şıracıdan kast edilen alkoliklerdir. Osmanlı zamanında hem bozanın hem de şıranın tüketilmesi yasaktı. Bu yüzden de ne bozacı ne de şıracı bir davaya şahitlik edemez; ne bozacıya ne de şıracıya bir olayın çözülmesi için başvurulmazdı. Deyimin ortaya çıkış hikayesi böyledir. Dönem olarak Osmanlı Devleti duraklama dönemi, IV. Murat zamanıdır.
Vefa Bozacısına Ulaşım
Vefa Bozacısına T1 tramvay hattı ya da Vezneciler otobüs durağından kolayca gidebilirsiniz.
Bozaya dair ne varsa anlatilmis. Özellikle atasözünu cok kullanmama ragmen nereden geldigini hic merak etmemişim aslinda. Okurken saskinlikla ve heyecanla okudum. Bozanin bu kadar faydasi oldugunu da bilmiyordum. Tesekkur ederim emeginize saglik
Teşekkür ederiz, yazımızı beğenmeniz de bizi çok mutlu etti 🙂