Topkapı Sarayı, 15. yüzyılın ikinci yarısında Sultan II. Mehmed tarafından yaptırılmış ve yaklaşık 400 yıl Osmanlının yöneyim merkezi olan yer mükemmel durumda günümüze ulaşmıştır. Bugün Topkapı sarayını ziyaret ettiğinizde kendinizi 15.-19. yüzyıl Osmanlı saray dünyasına kaptırabilir, padişahların kişisel dairelerinde ve Harem’de yürüyüşe çıkabilir, kütüphane ve camiye görüp, saray mutfaklarını ziyaret edebilirsiniz.
Topkapı Sarayına 3 farklı kapıdan giriliyor. Bunları keşfedelim;
1. Kapı: Bâb-ı Hümâyûn (Saltanat Kapısı)
Bu kapıdan herkes tüm halk girebiliyor ve geçtiğinizde alay meydanına geliniyor. Ancak bu kapı sonrasında sadece padişah ve ailesi, sadrazamlar, vezirler ve görevliler girebiliyordu.
Bu bölümde Aya İrini Kilisesi, darphane, fırın bulunuyor. Bu bölümde yer alan deavi köşkü yani davalar köşküne o zamanda halk dilekçelerini buraya verirmiş ve burada bulunan bir nöbetçi halkın dilekçelerini alıp, dava sahiplerini dinledikten sonra divana sunarmış.
Buranın en ilginç yerlerinden biri de cellatların kılıçlarını yıkadıkları “cellat çeşmesi” ve başı vurularak idam edilenlerin başlarının sergilendiği “ibret taşı” dır.
2. Kapı: Babüsselam (Orta Kapı)
Girebilmek için bilet alınması veya müze kartı gereken kısım buradan başlar. Bu kapının özelliği, Kanuni Sultan Süleyman’ın Macaristan’a düzenlediği Zigeyvar Seferi’nde görmüş ve çok beğenmiş döndüğünde de benzerini yaptırmış olduğu bilinir.
Kaşıkçı Elması
DÜnyanın en bilinen elmaslarından birini ortaya çıkaran hikayeyi sizlerle baylaşalım;
17. yy da 4. Mehmet döneminde Edirnekapı’da bulunan bizansın bir sarayı (şuan Tekfur Sarayı Müzesi olarak gezebilirsiniz) çöplüğe dönüşmüşve o dönemde baldırı çıplak denilen toplayıcılardan biri çokta önemsemediği bir cam parçası bulur ve bunu haliç kıyısında bir tahta kaşıkçıya götürerek 3-4 kaşık karşılığında satar. Bu ticaretten hoşnut olan kaşıkçı da 10 akçeye bu taşı Kapalı Çarşı’da bir kuyumcuya satar. Sonucunda kuyumcuda 1000 akçe karşılığında saraya satar ve sonucunda sarayın değerli taş işçileri tıraşlarlar ve dünyanın en bilinen elmaslarından biri gün yüzüne çıkmış olur.
4 Zümrütlü Hançer
1. Mahmur tarafından 1747 yılında İran Şahına hediye etmek için sarayın ustalarına yaptırılan hancer götürülürken şahın ölmesi üzerine şuanda sergilendiği Topkapı Sarayına geri dönerek hazineye girmiştir. Hançerde 4 parça büyük zümrüt, değerli taşlar ve mine ile kaplıdır.
Topkapı Sarayı’nın Tarihi
Topkapı Sarayı’nın adını 2 yerden almaktadır. Birincisi, İstanbul Boğazı’ndaki Topkapı Semti’nden gelir. Sarayın inşa edildiği bölgeye “Topkapusu” denirdi, ki bu da “Topkapı” olarak değişti.
İkincisi, sarayburnu tarafında bulunan kapının iki yanındaki toplardan bu adı alıyor. Buradaki toplar bayramlar, kutlamalar ve bir devlet yöneticisinin başı vurulduğunda haber vermek için kullanılırdı.
Konstantinopolis zamanına dönersek eğer İstanbul, Bizans İmparatorluğu’nun güzel ve zengin başkentiydi. 1453 Mayısının sonunda, uzun bir kuşatmanın ardından Konstantinopolis, Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlı ordusunu fethetmiştir.
Sonrasında Sultan II. Mehmed 1460-1478 tarihleri arasında İstanbul Fatih te bulunan 700bin metre karelik alana Topkapı Sarayını yaptırmıştır. Osmanlı padişahları ve Saray halkı 19’uncu yüzyıl ortalarına kadar ikamet etmiştir. 3 Nisan 1924’te Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle Topkapı Sarayı müzeye dönüştürülmüştür.
Sarayın bahçesine girişte bulunan anakapının önünde, 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nun yapılarından biri olan “Sultan Ahmet” çeşmesini görebilirsiniz. İstanbul’u ziyaret eden tüm turistlerin yakından tanıdığı bu çeşme, altında bulunduğu hükümdarın adını taşımaktadır.
Saray kompleksi birkaç avludan oluşuyor ve her birinin kendine has ilginç şantiyeleri var. Muayene, tamamen ücretsiz olarak girebileceğiniz Birinci avlu ile başlar. Toplamda, sarayda bir geçiş kapısı ile birbirine bağlanan dört avlu vardır. Her avlu bir tür kale olduğu için duvarlarla çevrilidir. Böylece bir düşman saldırısı durumunda, öncekiler savunulurken padişah daha ücra avlularda saklanabilirdi. Ancak tüm bu önlemler sahipsiz kaldı çünkü Topkapı Sarayı’na tek bir saldırı yapılmadı.
Ayrıca Topkapı Sarayı, birçok gizli ve korunaklı bölüm içerir. Bu bölümler, sultanların özel hazinelerini, dini kutsal eşyaları ve önemli belgeleri saklamak için kullanılırdı. Bu alanlar halka kapalıdır ve hala keşfedilmemiş olabilecek sırlar taşıyabilir.
Birinci Avlu
Birinci avlu, kışlaları burada bulunduğu için Yeniçeriler Mahkemesi olarak da anılır. Yeniçeriler ana Osmanlı piyade askeri güçleriydi.
Yeniçeri sarayı, iktidardaki padişah ve maiyeti için bir seyahat alanı olduğu kadar, din ve sosyal statü ne olursa olsun şehrin tüm sakinleri ve misafirleri için bir kamu alanıydı. Padişahın fırını ve hastanesi burada faaliyet gösteriyordu, yakacak odun depolanıyordu ve bir su istasyonu çalışıyordu. Darphanesi olan bir Hazine, hizmet köşkleri vs. de vardı. Yabancı elçiler de bu avluda padişahın huzuruna çıkmayı bekliyorlardı.
Aynı avluda 4-6 yüzyıl Bizans mimarisine ait bir anıt da vardı – St. Irene Ortodoks Katedrali. Bu katedral bir Müslüman tapınağı olarak yeniden inşa edilmedi ve bu nedenle tam da 6. yüzyıldaki ayaklanmadan sonra neredeyse restore edildiği haliyle korunduğu için değerlidir.
İkinci Avlu
Ziyaretçi, Birinci avlunun olası tüm manzaralarını gördükten sonra, Karşılama Kapısı adı verilen bir sonraki kapıya yaklaşır. 15. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen bu kapıdan ziyaretçiler ancak yürüyerek girebiliyordu. Onlara at sırtında sadece padişah binebilirdi.
İkinci avlunun ana mimari yapıları Divan (Toplantılar Sarayı), Dış Hazine, Saray Mutfaklarının uzun galerisi, Beşir-Ağa Camii, Kançılarya, ahırlar, Hamam ve diğer büro binalarıdır. Kısmen İkinci Avlu’da kısmen de Üçüncü Avlu’da yer alan Harem’in bir de girişi vardı.
Burada önemli devlet törenleri yapılır, ayrıca savaşların başlaması ve bitmesi ile padişah çocuklarının evlenmesi ile ilgili kararlar İkinci Avlu’da verilirdi.
Bugün eski Hazine binalarında, örneğin bir saat sergisi veya Osmanlı askeri silahları gibi ilginç müze sergilerini ziyaret edebilirsiniz. Saat sergisinde zeminden minyatüre kadar Müslüman sembollerinin yer aldığı çok ilginç sergiler görebilirsiniz.
Topkapı Sarayı Harem Dairesi
Harem arazisi, şehir içinde bir nevi şehirdir. Harem, Harem sakinlerinin kapalı vagonlarla buradan ayrılıp girmelerinden dolayı adını alan vagonların kapılarından başlar.
Bu Harem, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmıştır. Daha sonra da padişahın eşi olan Osmanlı hareminin en ünlü cariyesi Roksolana veya Hürrem Sultan‘ın isteği üzerine inşa edilmiştir. Dolmabahçe Sarayına kadar burası aktif padişahların hüküm sürdüğü yer olmuştur
Üçüncü Avlu
Padişahın şahsi bölgesi olan Topkapı Üçüncü Avlusu topraklarına giriş, farklı kaynaklarda Saadet Kapısı veya Seyir Kapısı olarak anılan, vatandaşlar için güzel ve neredeyse kutsal bir kapıdan yapılıyordu. onlara Beyaz Hadım Kapısı da deniyordu.
Mermer sütunlu tek katlı dikdörtgen bir yapı şeklindeki ilk köşk Seyir Salonu’dur. 15. yüzyıldan beri Topkapı sınırları içinde yer almaktadır. Bu küçük ve bir zamanlar oldukça zengin bir şekilde dekore edilmiş köşk, bir tür padişah çalışma odasıydı.
Üçüncü avlunun neredeyse ortasında yer alan aydınlık ve havadar bir yapı, Üçüncü Ahmed’in kütüphanesidir. Bir zamanlar çeşitli Doğu dillerinde birkaç bin el yazması baskı vardı. Padişah ve ileri gelenler buraya gelip yumuşak sedirlerde rahatça oturarak, çoğu dinî içerikli kitaplar okuyabilirlerdi.
Üçüncü avlunun çevresinde alçak beyaz binalar var – Sayfalar Okulu. Erkek okulunun çeşitli bölümlerini barındırıyorlardı. Burada yaşayan çocuklar saraydan ayrılamaz, Harem bölgesini ziyaret edemezlerdi. Çok iyi bir eğitim aldılar ve en yetenekli olanlar daha sonra eyaletteki en yüksek pozisyonlara başvurabildiler. Dolayısıyla bu okul, geleceğin memurlarını yetiştirmek için bir tür devlet kurumuydu.
Girişin sağında eski Sayfa Okulu’nun odalarından birinde padişah kıyafetleri sergileniyor. Bunlar, pahalı tekstilden yapılmış ve mücevherler ve kürklerle süslenmiş tören kıyafetleri ve günlük ev kıyafetleridir. Tüm hükümdarların kıyafetleri kutsal bir şekilde korunmuştur ve hatta onu 15. yüzyılda giyen Fatih Sultan Mehmed’in kırmızı ve altın rengi kaftanı günümüze kadar gelmiştir. Padişah Giyim Müzesi’nin biraz ilerisinde, padişahların kişisel hazinelerinden mücevher ve mücevherleri görebileceğiniz bir Hazine var. Ayrıca “Kaşık Elması” olarak bilinen ünlü bir elmas var. Bu devasa taş, değerini anlayamayan bir fakirin eline düşmüş ve onu 3 tahta kaşıkla değiştirmiş. Elmas zamanla padişahın hazinesine girdi ve iyi bir muamele gördü.
Avlunun sol tarafında, çeşitli Müslüman ve Ortodoks türbelerinin yanı sıra Topkapı Sarayı topraklarındaki en büyük cami olan Alagar Camii’nin bulunduğu Kutsal Manto Köşkü bulunmaktadır.
Dördüncü Avlu
Bahçeye açılan özel kapılar yoktur, bu nedenle Dördüncü avlu, Üçüncü Avlu’nun mantıklı bir devamıdır. Lale Bahçesi‘nin bahçe peyzajına ek olarak, burada küçük form mimarisinin birkaç güzel örneğini görebilirsiniz. Bunlar Erivan, Bağdat, Altın (İftariye) ve diğerlerinin pavyonlarıdır. Burada padişah, lale ve güllerin, sümbül ve karanfillerin büyüdüğü çiçek tarhlarının kokularının tadını çıkararak üzüm bağları ve meyve ağaçları arasında yürüdü. Bugün Lale Bahçesi’nin arazisi, Gülhane Parkı‘nın mesire yeri arazisine dahil edilmiştir.
Topkapı Sarayı Giriş Ücreti
Topkapı Sarayı Kombine Bilet (Topkapı Sarayı + Aya İrini + Harem)
Harem
Aya İrini